Ak Parti, seçmen kitlesini nasıl yönlendiriyor?

Politik psikoloji, sosyal psikoloji, psikolojik harp, sosyal matematik ve  sistem analizi gibi alanların bilgi birikiminin ülkemizde toplumu yönlendirmek için yoğun bir şekilde kullanıldı. Muhafazakar kitlelerin yaşanan olaylarda verdiği tepkiler hayret uyandırdı. Bu süreçte, AK Parti'ye oy veren kitlenin ortaya dökülen bunca yolsuzluk iddialarına tepkisiz kalması, “çalsalar da oy vereceğim” gibi bir karşılık vermesi; bir süre öncesine kadar Hizmet Hareketi'nin okullarına çocuğunu gönül rahatlığı ile veren, yayınlarını okuyan, hatta maddi destek olan, Türkçe olimpiyatlarını destekleyen insanların nasıl olup da kısa sürede Hareketin düşmanı denecek noktaya getirildiği basit kamuoyu analizleriyle izah edemeyeceğimiz, ciddi analize muhtaç konulardır.

Şu açıktır ki, son yıllarda seçim kampanyaları ülkemizde siyasi bir faaliyet olmaktan çok, psikolojik bir operasyona dönüştürüldü. Seçim çalışmalarında öne çıkan liderin imajı, parti programı, vaatler gibi konular son seçimlerde özellikle iktidar partisi tarafından ikinci plana itilerek, seçmenin zihin süreçlerini yönlendirmeye önem verildi.

Seçmen Kitlesi Nasıl Duygusal Bir Zemine Çekildi?

AK Parti seçmeninin karar verirken rasyonel değil, duygusal bir muhakeme zemininde hareket ettiğini görüyoruz. Konuyu en iyi açıklayan yaklaşım George Gurdjieff'in Enneagram teorisidir. Kökeni İslam tasavvufuna dayanan bu yaklaşımda insan üç kuvveden oluşmaktadır: Akıl (kuvve-i akliye), duygu (kuvve-i şeheviyye) ve aksiyon (kuvve-i gadabiyye). Her insanda ideal olan bu üç kuvvetin eşit olarak dağılmasıdır. Ancak, çoğunlukla biri baskın, diğerleri ise geri planda kalır. Örneğin, duygu bazlı düşünen bir insanı ikna etmek için akli argümanlar değil, duygusal argümanlar daha etkili olmaktadır. Bu yüzden, 2002 yılından bu yana siyasetçilerin AK Parti seçmenini zihinsel süreçlerini yönlendirmeyi amaçlayan çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Seçmen, bilinçli tekniklerle duygusal bazda düşünen bir kitleye dönüştürüldü. Bu amaçla temelde altı taktiğin kullanıldığını görmekteyiz.

1-Mağduriyet psikolojisi ve efsaneleştirme: Anadolu insanı mağdur ve mazlumun yanında durma eğilimindedir. Her şeyden önce Recep Tayyip Erdoğan'ın bir mağduriyete uğraması, şiir okuduğu için hapse atılması Anadolu halkının bu isme daha baştan sempati duymasına sebep oldu. Daha sonra, Balyoz darbe planları, Ergenekon davası hep bu mağduriyet psikolojisini beslemek ve seçmenin Erdoğan'ı sahiplenmesini sağlamak amacıyla kullanıldı.

17/25 Aralık sürecinde ise “bana darbe yapılmaya çalışıldı”, “bunlar dış mihrakların planlarını uyguluyor”, “kızıma suikast dahi planlandı” ya da “benim başörtülü bacıma saldırdılar” gibi seçmen kitlesinin duygularına hitap eden söylemlerle bu mağduriyet psikolojisi tekrar kullanıldı. Seçmen kitlesi duygu yönüne hitap eden bu argümanları benimsemekte zorlanmadı. Bu şekilde Erdoğan, mağduriyet üzerinden kendini efsaneleştirme taktiği izledi.

2-Mitinglerde duygusal uyarıcılar kullanmak: Seçmenin duygusal zemine çekilmesini sağlamak amacıyla yapılan bir başka çalışma ise miting meydanında bir kadın katılımcının bayılması idi. Son yıllarda pek görmesek de, önceki seçimlerde sıkça gördüğümüz bir tabloydu bu. Mitingin ortasına doğru bir kadın katılımcı baygınlık geçirir, bunu fark eden Erdoğan da orayı işaret ederek, sağlık ekiplerini yönlendirirdi. Mitinge katılanların içinden birisinin o an baygınlık geçirmesi, orada bulunanlarda merhamet ve sahiplenme duygusu uyandırmakta, konuşmacı ise bu şekilde duygusal olarak uyarılmış seçmenin duygularına hitap ederek kitleyi yönlendirmektedir…

3-Seçmen üzerinde duygusal şartlandırıcılar kullanma: Kullanılan bir başka metot da seçmen kitlesini duygusal şartlandırma metodudur. Bunun için kitleye yemin ettirme metodu kullanıldı. Mitinglerin sonunda bizzat Erdoğan'ın tekrarlamasıyla “Beraber yürüdük biz bu yollarda” diye başlayan yemin, “Şimdi her şey bana seni hatırlatıyor” şeklinde sona eriyordu. Seçmenin Erdoğan'ı her gördüğünde duygusal bazda düşünmesini sağlayacak şartlandırmalara ihtiyaç vardı. Yeminin “Şimdi her şey bana seni hatırlatıyor” cümlesi bu fonksiyonu görüyordu. Yani, yapılan her icraat ve iyi iş seçmene Erdoğan'ı hatırlatacaktı.  Böylece, başlangıçta Erdoğan'ın yemekli toplantılarda masa başında sanatçıya eşlik ederek söylediği bu şarkı, bir süre sonra seçmeni yönlendirmek için kullanılan bir enstrümana dönüşmüş oldu.

4-Öfke duyan seçmen profilinin oluşturulması: Erdoğan'ın konuşmalarında sık sık ortaya çıkan nefret söylemi aslında bilinçli bir tercih. Kimi zaman bir yabancı ülke lideri (mesela Sisi), kimi zaman bir ülke (mesela İsrail), yurtiçi veya yurtdışında  bir yayın organı, ülke içinde sosyal bir kesim, bazen de bir medya veya holding patronu bu nefret söyleminin hedefi olabiliyor. Peki ama neden Erdoğan bu söylemi ısrarla devam ettiriyor?

İlk olarak Gezi olayları sırasında gördüğümüz ve iktidar partisinden pek çok siyasetçiyi olduğu gibi bizi de hayrette bırakan kasıtlı bir nefret ve öfke söylemi kullanıldı. Bu söylemin sebebini anlamada güçlük çektik. Ama yaşanan süreçte AK Parti'nin duygusal düşünmeye şartlandırdığı seçmen kitlesini bu öfke ve nefret söylemi üzerinden yönlendirdiğini gördük. Bu söylem daha sonra Hizmet Hareketine yönelik olarak devam etti.

Liderin öfkesini onu destekleyen kitle de paylaşır hale geliyor. Yapılan araştırmalar öfke duyan seçmenin hızlı ve duygusal davrandığını, daha fazla risk alan kararlar verdiğini, öfke yönlendirmesi yapanın tercihi doğrultusunda karar verdiğini göstermiştir.  Daha da ilginci, öfke duyanlar öfke duydukları konu hakkında daha fazla bilgi talep etmektedirler. Burada ise iktidar yanlısı medya devreye girmektedir. Liderin seçmeni öfkelendirmek istediği konular hakkında kesintisiz, abartılı ve çoğu zaman yalan haberlerle kitlenin ihtiyaç duyduğu bilgilendirmeyi sağlayarak, bu öfkenin hiç dinmeden devam etmesini sağlamaktadır.

5-Toplumsal zeka yaşı ve siyasetçi söylemler: Toplumun ortalama zeka yaşı 18 yaş üstü bireylerin ortalama eğitim yılına okula başlama yaşı eklenerek belirlenir. MEB verilerine göre Türkiye'de 18 yaş üstü bireylerin ortalama eğitim yılı 6,1'dir. Bu neslin okula başla yaşı olan 7 eklendiğinde toplumsal zeka yaşımız 13 olmaktadır. Miting alanlarında halka hitap eden kimi siyasetçilerimiz argümanlarını ve iddialarını 13 yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği seviyeye göre ayarlamaktadırlar. Bu yüzden mitinglerde basit, sloganik, derin ve uzun vadeli düşünceler içermeyen bir söylem kullanılmaktadır.

6-Güvenlik endişesi oluşturmak: Politik psikolojinin verilerine göre, güvenlik endişesi taşıyan bireyler iktidardan yana tavır alır. “400 vekili verin, bu iş huzur içinde bitsin”, "Biz gidersek terör artar”, “Biz gidersek beyaz Toroslar geri gelir” gibi söylemler ve artan terör eylemleri toplumda güvenlik endişesi oluşturmak için kullanılmaktadır.

AK Parti seçmeni 2002'den bu yana yukarıda izaha çalıştığımız tekniklerle adım adım duygusal düşünme zeminine çekildi. Seçmenin zihin yapısı ve bilinçaltı yeniden yapılandırıldı; rasyonel olamayan, manipülasyona açık bir zihin oluşturularak, duygusal, manipülasyonlarla karar verir hale getirildi. Akla ve rasyonel argümanlara göre değil, duygusal girdilere göre düşünmeye başlayan seçmen kitlesi, kolay öfkelenen, hızlı karar veren ve tepkisel düşünen bir kitle haline geldi. Böyle bir seçmenin karar vermek için bilgiye ve gerçeğe ihtiyacı yoktur. Şartlandırıldığı siyasi lider hakkında önceden güdülendiği şekilde düşünmeye başlar ve kararlar verir. Liderin verdiği duygusal argümanların bağımlısıdır.

Böyle bir seçmen düşüncesinin yanlışlığına nasıl ikna edilebilir? Rasyonel argümanlar, deliller, bilgiler ve belgeler bu profildeki bir seçmenin iknasında çok etkili olmayacaktır. O yüzden, kanaatimizce bu tür düşünceler bu profildeki seçmeni ıskalamaktadır. Bu insanlar büyük ölçüde duygusal zeminde şekillendirilmiş argümanlar ile ikna edilebilirler. Bu argümanlar oluşturulurken de toplumsal seçmen kitlesinin zeka yaşının 13 olduğu unutulmamalıdır.

*Dr., Araştırmacı

Leave a Reply